-
1 karar kılmak
останови́ть свой вы́бор на ком-чём -
2 karar kılmak
v. decide on, decide up, settle, opt -
3 karar kılmak
hedirîn -
4 karar kılmak
to decide on -
5 karar
резолю́ция (ж)* * *1.1) реше́ниеkarar kabul etmek — приня́ть реше́ние
2) реше́ние, постановле́ниеmahkeme kararı — постановле́ние суда́
3) стаби́льность, постоя́нствоhavanın hiç kararı yok — у пого́ды нет постоя́нства
4) темп2.makine bir karar üzere çalışır — маши́на рабо́тает в определённом те́мпе
в необходи́мом коли́честве; ни бо́льше ни ме́ньшеyemeğin tuzu karar — со́ли в пи́ще доста́точно
••- saat dört karar
- karar almak
- karar altına almak
- karara bağlamak
- kararında bırakmak
- karar bulmak
- karara kalmak
- karar kılmak
- kararında olmak
- gitmek karardayım
- karara varmak
- karar vermek -
6 karar
karar1 Entschluss m, Entscheidung f; Beschluss m, Urteil n des Gerichts; Beschluss m, Entscheidung f des Parlaments; Beständigkeit f des Wetters; richtige(s) Maß, Ausgewogenheit f; Tempo n; MIL (Feuer)Geschwindigkeit f; (innere) Ruhe;karar almak einen Entschluss fassen;-de karar bulmak zu einem Abschluss kommen in D;-de karar kılmak sich entscheiden für;-e karar vermek den Entschluss fassen zu ( oder zu + inf); sich entscheiden für A;çabuk karar veren schnell entschlossen;-i karara bağlamak entscheiden A;kararınca, kararında maßvoll, in Grenzen (bleiben);kararında bırakmak Maß halten;-mek kararında olmak gedenken (zu + inf); entschlossen sein (zu +inf);göz kararıyla nach Augenmaßkarar2 → karmak -
7 karar
1. decision. 2. stability, predictability. 3. proper degree, acceptable limit. 4. estimate, approximation. 5. classical Turkish mus. a return to the original mode. 6. just right, neither too little nor too much. -ınca in moderation, without going to extremes. - almak to make a decision. - altına almak/-a bağlamak /ı/ to make a decision about. -ında bırakmak /ı/ to avoid (doing something) in excess. - bulmak /da/ to reach a firm decision about. - kılmak /da/ to choose, settle upon (something) as one´s choice. -ında olmak 1. (with an infinitive) to be firmly resolved to (do something). 2. to be done in moderation. -a varmak to arrive at a decision, reach a decision. - vermek 1. /a/ to decide to. 2. to make a decision. -
8 decide on
karar kılmak, seçmek, beğenmek, hükmetmek* * *karar ver -
9 settle
n. tahta kanape, bank, sıra————————v. konmak, tünemek, çökelmek, yerleşmek, çökmek, oturmak, ayak uydurmak, adapte olmak, uyum sağlamak, hafiflemek, yatışmak, durulmak, berraklaşmak, bastırmak, dibe oturmak, karar vermek, karar kılmak, yetinmek, yerleştirmek, yerine getirmek, süzmek, yatıştırmak, belirlemek, kararlaştırmak, anlaşmak, ödemek, bağlamak (nafaka), ömür boyu hak vermek* * *yerleş* * *['setl]1) (to place in a position of rest or comfort: I settled myself in the armchair.) yerleşmek2) (to come to rest: Dust had settled on the books.) konmak, yerleşmek3) (to soothe: I gave him a pill to settle his nerves.) yatıştırmak4) (to go and live: Many Scots settled in New Zealand.) gidip yerleşmek5) (to reach a decision or agreement: Have you settled with the builders when they are to start work?; The dispute between management and employees is still not settled.) anlaşmaya varmak6) (to pay (a bill).) (hesabı) ödemek•- settler
- settle down
- settle in
- settle on
- settle up -
10 entschließen
entschließen*irr vrsich \entschließen karar vermek (zu -e), karar kılmak (zu -de);sich anders \entschließen kararını değiştirmek -
11 takarrür
arapça تقرر 1.karar kılma. 2.yerleşme. takarrür etmek 1.karar kılmak. 2.kararlaştırılmak. 3.yerleşmek. -
12 выбор
seçme,seçim; çeşit* * *мвы́бор профе́ссии — meslek seçimi
ино́го вы́бора нет — başka şık / seçenek yok
предоста́вить пра́во вы́бора — seçme / hakkı vermek
останови́ть свой вы́бор на чём-л. — birşeyde karar kılmak
он сде́лал свой вы́бор — seçimini yaptı
стоя́ть / оказа́ться перед вы́бором — bir seçim karşısında olmak / kalmak
вы́бор ме́ста для строи́тельства — yapı için yer seçimi
2) (вы́боры) мн. seçimвсео́бщие вы́боры — genel seçim
вы́боры прези́диума — başkanlık divanı seçimi
••на вы́бор — seçmece ( в торговле)
-
13 останавливать
несов.; сов. - остано́вить1) durdurmak; çevirmek (прохожего, свободное такси и т. п.); yolunu kesmek ( преграждать путь)останови́ть часы́ — шахм. saati durdurmak
2) (завод, стройку и т. п.) tatil etmek3) (кровотечение, боль) dindirmek; kesmek4) ( удерживать) alıkoymakнас ничто́ не остано́вит (на э́том пути́) — hiç bir şey bizi yolumuzdan alıkoyamaz
5) atfetmek; çekmekостанови́ть свой взор на ком-чем-л. — bakışlarını birine, bir şeye atfetmek
останови́ть внима́ние кого-л., на чем-л. — birinin dikkatini bir şeye çekmek
останови́ть свой вы́бор на ком-чем-л. — bir kimsede, bir şeyde karar kılmak
-
14 opt
v. karar kılmak, seçmek, tercih etmek, yeğlemek* * *[opt]= opt out (often with of)(to choose or decide not to do something or take part in something: You promised to help us, so you can't opt out (of it) now.) seçmek, tercih etmek -
15 decide up
v. karar kılmak, seçmek, beğenmek -
16 decide up
v. karar kılmak, seçmek, beğenmek -
17 fix on
-de karar kilmak; (gözlerini, vb.) dogrultmak, yöneltmek, sabitlestirmek -
18 erklären
erklären*I vt1) ( erläutern) açıklamak, izah etmekan Eides statt \erklären jur yemin yerine beyan etmek5) karar vermek;jdn für tot \erklären birinin gaipliğine karar vermek;etw für ungültig \erklären bir şeyi hükümsüz kılmak, bir şeyi iptal etmekII vrsich \erklären1) ( folgen)das erklärt sich aus sich selbst bu kendiliğinden anlaşılır2) ( sagen) söylemek, bildirmek;er hat sich ihr erklärt ona aşkını ilan etti;sich einverstanden \erklären razı olduğunu bildirmek -
19 pin down
sıkıştırmak, mecbur etmek, zorunlu kılmak* * *(to make (someone) give a definite answer, statement, opinion or promise: I can't pin him down to a definite date for his arrival.) kesin karar verdirmek -
20 ungültig
geçersiz, hükümsüz; ( Stimmzettel) geçersiz;etw für \ungültig erklären bir şeyi hükümsüz kılmak, bir şeyin hükümsüz olduğuna karar vermek, bir şeyi iptal etmek
- 1
- 2
См. также в других словарях:
karar kılmak — birçok şeyi deneyip birini seçmek Tekrar masa başına dönmekten zevkli bir iş bulamayacağımda karar kıldım. F. R. Atay … Çağatay Osmanlı Sözlük
karar — is., Ar. ḳarār 1) Bir iş veya sorun hakkında düşünülerek verilen kesin yargı Kararımı biradere pek güçlükle kabul ettirdim. R. N. Güntekin 2) huk. Herhangi bir durum için tartışılarak verilen kesin yargı, hüküm Yargıç kararı. 3) Bu yargıyı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
istikrar bulmak — 1) karar kılmak 2) yerleşmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
takarrür etmek — 1. karar kılmak. 2. kararlaştırılmak. 3. yerleşmek … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
ilgilendirmek — i 1) İlgisini çekmek, önem vermek Oralı mıdır, değil midir, beni zerre kadar ilgilendirmez. S. F. Abasıyanık 2) le Bir şeyle ilgili kılmak 3) İlişkin olmak İşçileri ilgilendiren bir karar. 4) Elverişli, uygun bulmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
İKRAR — Açıktan söylemek. Kabul ve tasdik etmek. Hakkı itiraf etmek. Karar vermek. Mukarrer kılmak. * Fık: Bir kimseye diğerinin kendisinde olan hakkını haber vermek … Yeni Lügat Türkçe Sözlük